Haberler

Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 2
''Nurdersi.comdan alıntıdır...''' tarih 03.07.2010, 12:07 (UTC)
 İşârât’tan
120. Nazar, mesele-i zevkiyede tasarruf etse bozar. Zevkî, keşfî olan emir, nazar-ı fikir mizanı ile tartılmaz, ona inse katılaşır, çirkinleşir.
121. Bîçare hakikatler kıymetsiz ellerde kıymetsiz olur.
122. Zeval-i lezzet, elem olduğu gibi zeval-i eleem dahi lezzettir. Hem elemin zevalini düşünmek lezzet olduğu gibi, lezzetin zevalini düşünmek dahi elem veriyor. Demek muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme tebessüm etmeli, hoş geldin demeli.
123. Bekârlık, bîkârların kârıdır.
124. Bâkire, iki sülüs kadın, bir sülüs erkektir. Bekâr, iki sülüs erkek, bir sülüs çocuktur. İzdivaç, tasfiye, tehzib eder.
125. Âlim-imürşid koyun olmalı, kuş olmamalı. Şu kuzusuna süt, bu yavrusuna kay’ verir.
126. Batıl şeyleri tasvir, safi zihinleri idlaldir ve cerhtir. Ba’dehu cerh ve red ile tedavi ya olur ya olmaz. Biçare istanbul, mütebayin, dâhiyane prensiplerin telkinat-ı musırraneleriyle kabiliyet-i telkihasını kaybetmiştir. Zihni âlufte olmuştur.
127. Nisyan bir nimettir, yalnız her günün âlâmını çektirir, müterakimi unutturur.
128. Derecat-ı hararet gbi, her musibette bir derece-i nimet vardır.daha büyüğünü düşünüp küçükteki derece-i nimeti görüp, allaha şükretmeli. Yoksa isti’zam ile üflense şişer, merak edilse ikileşir, kalpteki misali hakikata inkılap eder.
129. Efkar-ı hâzırada cehl-i basiti,cehl-i mürekkebe kalb eden enmühim sebep, meçhul bir şeye parlak bir isim takmakla, anladım zannetmekve meçhul şeyleri ona irca ile izah ettim zannetmektir. Halbuki tarif ya had, ya resim ile olur. Yoksa vazıı cahil ve müsemmaya mümas olan vechi muzlim ve göze çarpan vechi, şeffaf bir ism-i camid ile olmaz.
130. Ümmet, şeriata temessükü nispetinde terakki, tesahülü nispetinde tedennisi hakaik-i tarihiyyedendir.

Hutuvât-ı sitte’den
131. Bir kafirin her bir sıfatı kafir olmak ve küfründen neş’et etmek lazım olmadığından, islamın eski ve mütecaviz bir düşmanını def’ için bir kafir muavenet elini uzatsa, kabul etmek islamiyete hizmettir.
132. Vesilelerde niyetin tesiri azdır, maksadın hakikatını tağyir etmez. Çünkü maksud, vesilenin vücuduna terettüb eder, içindeki niyete bakmaz.
133. Hile ve fitne perde altında kaldıkça tesir eder. Zahire çıkmakla iflas eder, kuvveti söner.

Rumûzât ‘dan
134. Herkes kendi mesleğine hüve hakkun demeli, hüve’l-hakk dememeli.
135. Sıfat-ı kelam’dan gelen evamir-i teşriyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, sıfat-ı irade’den gelen evamir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Evvelkide mükafat ve mücazat galiben ahirette olur, ikincisinde ağlebi dünyada olur.
136. Sabrın mükafatı zaferdir.
137. Ataletin mücazatı sefalettir.
138. Sa’ ve sebatın sevabı, servet ve galebedir.
139. Bir müslim, her sıfatı müslüman olmak lazım gelmediği gibi, bir kafirin her bir sıfatı kafir olmak ve küfürden neş’et etmek lazım değildir.
140. İttihad cehl ile olmaz. itihad, imtizac-ı efkardır; imtizac-ı efkar ma’rifetin şuaıyla olur.
141. Cumhur-u avâma müteveccih olan bir fikir bir kudsiyet almaz ise söner.

Münazarat’tan
142. Akılları gözlerinde olan avâma ders veren fiildir.
143. Müşteri olmadan, istemeden malımı satmam.
144. İlimde istibdad taklidi tevlid eder. Ve dalalet fırkalarını islamiyetten intac eden mesail-i diniyedeki istibdad-ı ilmidir.
145. Bir derdin dermanı başka bir derde zehir olabilir. Bir derman haddinden geçse dert getirir.
146. Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti dahi müstebid eder.
147. Ye’s aczden gelir ve ye’s mani-i her-kemaldir.
148. Hamiyet şiddet-i mevania karşı şiddetle metanet etmektir. Çabuk ye’se inkılab eden hamiyet, hamiyet değildir.
149. Manen her bir zamanın bir hükmü ve hükümranı vardır.
150. Sa’y-i insaninin buharı şevktir.
151. Maalesef, büyüklerdeki meziyyet sebeb-i tevazu iken, vasıta-i tehakküm oluyor. Avamdaki zaif bir damar câlib-i şefkat iken, vesile-i esaret oluyor.
152. Fikr-i intikam şiddete, tecrübesizlik te heyecana sebebtir.
153. Meşverette hüküm ekserindir.
154. Cehalet korkuya, taklit ise telaşa düşürür.
155. Kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız, her söylenen sözün kalbe girmesine izin vermeyiniz.
156. Hakkın hatırı âlidir, hiç bir hatıra feda edilmez.
157. Çok iyiler var ki iyilik zannıyla fenalık yapıyorlar.
158. Muhali talep etmek, kendine fenalık etmektir.
159. Eski hal muhal.. Ya yeni hal veya izmihlal.
160. Kemalin cemali dindir. Hem din, saadetin ziyasıdır, hissin ulviyetidir, vicdanın selametidir.
161. Hürriyetin şe’ni odur ki ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın.
162. Bence bir kalp ve vicdan fezâil-i islamiye ile mütezeyyin olmazsa, ondan hakiki hamiyyet ve sadâkat ve adalet beklenilmez. Fakat hamiyyet ayrı, iş ayrıdır; ayyaş bir adam, ayyaş olmadığı vakitte iyi saat yapabilir.
163. Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve tedipten başka hiç kimse hiç kimseye tahakküm etmesin, herkesin hukuku mahfuz kalsın. Herkes harekat-ı meşruasında şahane serbest olsun.
164. Belki insana karşı hürriyet, Allah’a karşı ubudiyeti intac eder.
165. Her bir insan için, içinde görünecek ve onunla nası temaşa edecek bir mertebe-i haysiyet ve şöhret vardır. İşte o mertebe, eğer kamet-i istidadından daha yüksek ise, o, o seviyede görünmek için tekebbür ile uzanıp, tetavül ve tekebbür edecektir. Şayet, kıymet ve istihkakı daha bülend ise, tevazu ile tekavvüs edip ona eğilecektir.
166. Fikr-i milliyet hürriyetin pederidir.
167. Medeniyet, hubb-u insaniyeti tevlid eder.
168. Hukukta şah ile geda birdir. ( Hz.Ali ile yahudi.)
169. Delil katiyyü’l-metin olduğu gibi, katiyyü’d-delalet olmak gerektir.
170. Hüküm müştak üzerine olsa; me’haz iştikakı, illet-i hüküm gösterir.( Mesela: lâ tettehizü’l-yehûde ve’nnesara evliyâ’. )
171. Bir adam zatı için sevilmez; belki muhabbet, sıfat veya san’atı içindir.Öyle ise her bir müslümanın her bir sıfatı müslüman olması lazım gelmediği gibi, her bir kafirin dahi bütün sıfat ve san’atları kafir olmak lazım gelmez .
172. Zaman büyük bir müfessirdir. Zaman-ı saadette bir inkılab-ı azîm-i dînî vücuda geldi ve bütün ezhanı dine çevirdi. Lâkin şimdi alemdeki, bir inkılab-ıacib-i medeni ve dünyevîdir. Bütün ezhanı zabt ve bütün ukûlü meşgul eden nokta-i medeniyet ise, terakki ve dünyadır.
173. Her türlü saadet-i dünyeviyenin esası, asayişi muhafazadır.
174. Bir dert görünürse, devâsı âsandır.
175. Herkes istediği ve haline münasip gördüğü meyveyi koparır.
176. Sadece murdar şeylere nazar etmek mizaçtaki inhiraf sebebiyledir.
177. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen güzel rüya görür. Güzel rüya gören hayatından lezzet alır.
178. Eskiden islamlar zengin, gayr fakir idiler. Şimdi her yerde kaziyye bi’lakistir. Hikmeti nedir?
a. “ve en leyse li’l-insani illa mâ seâ.” Ferman-ı rabbanisinden müstefad olan meyelan-ı sa’yi,
b. “elkâsibu habîbu’llah.” Ferman-ı nebeviden müstefad olan şevk-i kesbi bazı telkinat ile söndürdük.
c. Bu zamanda ilay-ı kelimetullah maddeten terakkiye mütevakkıftır; bilemedik.
d. Dünya, “min haysü mezraati’l-âhira" sevilmelidir; yanlış telakki ettik.
e. Kurûn-u vusta ile kurûn-u uhranın ilcaatı birbirinden tefrik edilmelidir; edemedik.
f. Tertib-i mukaddemattaki tevekkül tembelliktir; terettüb-ü neticede vazife-i ilahiyeye karışmamak ise tevekküldür; birbirinden tefrik edilmelidir; beceremedik.
g. “Ümmetî! Ümmetî!” Sırrı teferrüs edilip, “hayru’nnâss men yenfeu’nnâs.” Hikmeti anlaşılmalıdır; anlayamadık.
h. Biz, gar-ı tabii ve tenbelliğe müsaid ve gururu okşayan imaret maişetine el atıp belamızı bulduk.
179. Maişet için tarik-i tabii ve meşru ve zihayat; san’attır, ziraattır, ticarettir. Gayr-ı tabii ise, me’muriyet ve her neviyle imarettir. Bence imareti ne nam ile olursa olsun, medâr-ı maişet yapanlar bir nevi cerrar ve aceze ve seeledir. Bence imarete veya memuriyete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir. Yoksa, yalnız maişet ve menfaat için girse, bir nevi çingenelik eder.
180. Hüsn-ü zanda hata, su-i zanda isabetten evlâdır.
181. Fena adama, iyisin iyisin denilse iyileşmsi ve iyi adama, fenasın fenasın denildikte fenalaşması çok vuku’ bulmuştur.
182. Çok fenalık vardır ki; iyilik perdesi altında kaldıkça ve perde yırtılmadıkça ve ondan tegafül edildikçe, mahdut ve mahsur kaldığı gibi, sahibi de perde-i hicab ve haya altında kendisinin ıslahına çalışır. Lakin vakta ki perde yırtılsa, haya atılır, hücum gösterilse, fenalık fena tevessü’ eder.
183. Bir müslüman neslinden gelen adam akıl ve fikri islamiyetten tecerrüd etse bile,fıtratı ve vicdanı hiç bir zaman islamiyetten vazgeçemez.zaman-ı saadetten şimdiye kadar hiç bir tarih bize bildirmiyor ki, bir müslüman muhakeme-i akliyesiyle başka bir dini, islamiyete tercih etmiş olsun. Halbuki edyân-ı sâire müntesipleri mutlaka fevc fevc, muhakeme-i akliye ile ve bürhan ile daire-i islamiyete dahil olmuşlar ve olmaktadırlar.
184. Tarih bize bildirior ki: ehl-i islamın temeddünü, hakikat-ı islamiyete ittibaları nispetindedir. Başkalarının temeddünü dinleriyle makusen mütenasiptir.
185. Mütenebbih olan beşer dinsiz olamaz.
186. Herkes âyinesinin müşahedatına tabidir. Demek sizin siyah ve yalancı ayineniz size öyle göstermiştir.
187. Bir şey cüz-ü ihtiyariden çıksa, külliyet dairesine girse, veyahut bihasebi’l-âde def’i muhal olsa; zamana isnad edilir ve kabahat dehre atılır. (şairlerin çokça zamandan ve felekten dert yanmalarında olduğu gibi.)
188. Fikr-i milliyetle uyanmış bir kimsenin himmeti, mecmu-u milletidir. Biz ruhumuzla, canımızla, vicdanımızla, fikrimizle, bütün kuvvetimizle demeliyiz ki:”biz ölsek milletimiz olan islamiyet haydır. İle’l-ebed bakidir. Milletim sağ olsun, sevab-ı uhrevi bana kafidir.
189. Küfür yalandır, iman sıdktır. Şu bürhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.
190. Tekasülî olan tevekkülden sakınınız. İşi birbirinize havale etmeyiniz.
191. Umum islam bir aşiret gibi birbiriyle merbuttur.
192. İhsan, muhtaç olmayah şahsa yapılsa, şahsı tembel eder, çingeneliğe alıştırır.
193. Bazan adavet şiddet-i muhabbetten gelir. (üstadın bid’aya düşmüş şeyhleri doğrultmak için sevgisinden mütevellit onlara kızması gibi.)
194. İttihad cehl ile olmaz, ittihad, imtizac-ı efkardır. İmtizac-ı efkar, marifetin şuaıyla olur.
195. Adavetle muhabbet, ziya ile zulmet gibi içtima etmez. Adavet galebe çalsa, muhabbet mümaşata inkılab eder. Muhabbet galebe çalsa, adavet terahhum ve acımağa inkılab eder.
196. “mâ lâ yüdraku küllühü lâ yutrakü küllühü.”
197. Ehven-i şerri seçmek adalet-i izafiyedir.
198. Vicdanın ziyası ulum-u diniyedir. Aklın nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit; birincisinde taassup, ikincisinde hile ve şüphe tevellüd eder.
199. Çocukların talimi ya cebir ile, yada hevesatlarını okşamak iledir.
200. İlimde de taksima’l-âmâl kaidesi bitemamiha işletilmelidir.. Ta şubeler birbirine medhal ve mahreç olmakla beraber, her bir şubeden mütehassıs çıkabilsin.
201. Hayat cidaldir. Şevk ise matiyyesidir. İşte himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit
a. En evvel ye’s rast gelir. O düşmana “lâ teknetû” kılıcını isti’mal et!
b. Sonra meylüttefevvük istibdadı başlar. “künü lillâh.” hakikatını o düşmana gönder.
c. Sonra da ile’l-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden acûliyet çıkar. “vesbirû ve sâbirû ve râbitû.” yu siper et.
d. Sonra başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar. Siz de:”ala’llahi lâ ğayrihi fe’l-yetevekkeli’l-mütevekkilûn”hısn-ı hasînini himmete melce’yapınız.
e. Sonra da acz ve nefsin itimatsızlığından neş’et eden ve işi birbirine bırakmak olandüşman-ı gaddar geliyor. Siz de:”lâ yedurrüküm men dalle ize’htedeytüm.”hakikatını üzerine tutunuz.
f. Sonra allahın vaifesine müdahale eden dinsiz düşman gelir, himmetin gözünü kör eder. Siz de:”istakim kemâ ümirt.”, “velâ teteemmer alâ seyyidike.” Hakikatiyle mübareze ediniz.
g. Sonra umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylü’r-rahat geliyor. Siz de: “ve en leyse li’l-insâni illâ mâ seâ” celladını üzerine salınız.

HUTBE-İ ŞÂMİYE’DEN
202. Hissiyât-ı insaniye bir dirhem lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder.
203. imanda manevî bir cennet ve dalâlette manevî bir cehennem bu dünyada da vardır ve Risale-i Nur bunu ispat ediyor.
204. Bu fırtınalı zamanın, hissi iptal eden ve beşerin nazarını afâka dağıtan ve boğan cereyanlar iptal-i his nev’inden bir sersemlik vermiş ki, ehl-i dalâlet mânevi azabını muvakketen tam hissetmiyor. Ehl-i hidayete dahi gaflet basıyor, hakiki lezzetini tam takdir edemiyor.
205. avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber izi maddî cihette kurûn-u vustâda durduranve tevkif eden altı hastalıktır:
a. ye’sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
b. sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
c. adavete muhabbet.
d. ehl-i imanı birbirine bağlayan nurani rabıtaları bilmemek.
e. çeşit çeşit sari hastalıklar gibi intişar eden istibdad.
f. menfaat-i şahsiyesine himmetini hasretmek.



http://www.nurdersi.com/makaleyaz-5-Risalei_Nurdan_Sosyal_Problemlere_Receteler_2.html
 

Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 1
''Nurdersi.comdan alıntıdır...''' tarih 03.07.2010, 12:06 (UTC)
 Divan-ı harb-i örfî’den
1. Bazı kabahatli adam, kabahatini setr için başkasını jurnal veya müdahane eder.
2. İnsan kusursuz olmaz.
3. Cerbeze, zaman-ı medîd ve efrâd-ı kesîre içinde tahallül-ü mehasinle ta’dil olunan müteferrika kusurları cem edip, bir zaman-ı vahitte, bir şahs-ı vahitten sudurunu tevehhüm ettirmektir.
4. Padişah ne vakit peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa zulüm edenler padişah ta olsa hayduttur.
5. Bizim düşmanımız: cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı cihad edeceğiz; san’at, marifet ve ittifak silahıyla...
6. Husumette fenalık var. Ona vaktimiz yoktur. Husûmet, ancak vahşet ve taasuba karşı olur.
7. Hürriyeti, âdâb-ı şeriat’la takyîd ediniz. Zira cahil efrâd ve avâm, kayıtsız hür olsa, sefih ve itaatsız olur.
8. Edipler edepli olmalı; hem de edeb-i islamiye ile müteeddip olmalı.
9. Medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbarla değil. Taharri-i hakikat, muhabbet iledir.
10. Şeriatın yüzde doksan dokuzu ahlak, ibadet ve fazilete aittir. Yüzde bir nispetinde siyasete mütealliktir.
11. İ’layı kelimetullahın bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakkî etmektir.
12. Mâhir mühendis ve hâzık tabib günahkar olurlarsa, tıb ve hendeselerine halel vermez.
12. Şimdi hüküm-fermâ, şecaat-ı akliye ve fenniyedir.yalnız şecaat-i kalbî kâfi değil.
13. Anladım ki: saadetimiz, fünun-u cedide-i medeniye ile olacaktır.
14. Aslah tarîk musalahadır.
15. “ inneme’l hiyeletü fî terki’l-hiyeli.”
16. En büyük hata insanın kendisini hatasız zannetmesidir.
17. Hakkın hatırı âlidir. Hiç bir hatıra feda edilmez. Kimin hatırı kırılırsa kırılsın, yalnız hak sağ olsun.
18. “ elhakku ya’lu velâ yu’lâ aleyh.”
19. “ ve küllün-nâsi mecnûnun velâkin ala kaderi’l-hevâ ihtelefe’l-cünûn.”
20. Tevfîk isterseniz, kavânin-i âdetullaha tevfik-i hareket ediniz.yoksa tevfiksizlik ile cevab-ı red alacaksınız.
21. Bizim cemaatimizin meşrebi: muhabbete muhabbet ve husumete husumettir. Yani beyne’l-islam muhabbete imdad ve husumet askerini bozmaktır.
22. İttifak hüdâdadır. Hevâ ve heveste değil.
23. Başkasının kusuru insanın kusuruna sened ve özür olamaz.
24. Ye’is mâni-i herkemaldir.
25. ihfâ ve havf riyadandır. Farzda riya yoktur.
26. Tarîk-i muhammedî şüphe ve hileden münezzeh olduğundan şüphe ve hileyi ima eden gizlemekten de müstağnîdir.
27. “huz mâ safâ da’ mâ keder.”
28. Medeniyetin pederi ve terakkiyatın müessisi ihtiyaçtır.
29. Maksadın büyümesi ile himmet de büyür.
30. “ve en leyse li’l-insani illa ma seâ.”
31. Her bir kemalin müessis ve hamisi cesarettir.
32. İnsanda kaderin sikkesi lisandır. Ve o lisana giren maarif “nakşu ale’l hacer” gibi baki kalır.

Nokta risalesi’nden
34. İnsan fıtraten mükerrem olduğu için hakkı arıyor. Bazen batıl eline gelir, hak zannederek koynunda saklar.
35. Her şey, her şeyle bağlıdır. Bir şey her şeysiz yapılmaz. Bir şeyi halkeden her şeyi halketmiştir.
36. şeriat-ı ilahiye ikidir:
a. Sıfat-ı kelamdan gelen bir şeriattır ki, beşerin ef’al-i ihtiyariyesini tanzim eder.
b. Sıfat-ı iradeden gelen ve evâmir-i tekviniye tesmiye edilen şeriat-ı fıtriyedir ki, bütün kâinatta câri olan kavanin-i adatullahın muhassalasından ibarettir.
37. Kur’an’ın arşına çıkmak için dört vesile vardır: ilham, tâlim, tasfiye, nazar-ı fikri.
38. Mevhum bir şey hakikat-ı hariciyeye mebde’ olamaz.
39. Şu fıtrattaki incizab ve cezbe, bir hakikat-ı câzibedarın cezbiyledir.
40. Maddenin tasağğuru nispetinde âsâr-ı hayat, nur-u ruh tezayüd eder, teşeddüd eder.
41. Âlem-i mülk ve şehadet, âlem-i melekut ve ervah üstünde tenteneli bir perdedir.
42. Hayat, kesrette bir çeşit tecelli-i vahdettir.
43. Adem-i rü’yet, adem-i vücuda delalet etmez.
44. Melâike bir ümmettir ki, sıfat-ı iradeden gelen şeriat-ı tekviniyenin hamelesi ve mümessili ve mütemessilidirler.
45. Merâtibin vücudu ezdâdın tedahülüyledir.
46. Her şeyin bir nokta-i kemali var. Ve o noktaya bir meyli var.


Sünuhat risalesinden
47. Cesaret ve sehavet, erkekte; gayret, hamiyyet ve muavenete sebeptir. Kadında ise, nüşuze, vekahete ve zevc hakkında tecavüze sebep olabilir.
48. Zaifin kaviye karşı izzet-i nefsi, kavide tekebbür olur. Kavinin zaife karşı tevazuu, zaifte tezellül olur.
49. bir ulü’l emir, makamındaki ciddiyeti vakar, mahviyeti zillettir. Hanesinde ciddiyetı kibir, mahviyeti tevazudur.
50. Tertib-i mukaddematta tefviz, tembelliktir. Terettüb-ü neticede tevekküldür.
51. Semere-i sa’yine, kısmetine rıza kanaattir; meyl-i sa’yi kuvvetlendirir.mevcuda iktifa, dûn-himmetliktir.
52. Ferd mütekellim-i vahde olsa; müsamahası, fedakarlığı, amel-i salihtir. Mütekellim maa’l-gayr olsa hıyanet olur. Bir şahıs, kendi namına hazm-ı nefs eder, tefahur edemez. Millet namına tefahur eder, hazm-ı nefs edemez.
53. ma’siyetin ekseriya dünyada olan âkıbeti, bir emare-i hadsiyedir ki, cezasında bir ikab vardır.
54. Kesretin mebdei vahdettir, müntehasıda vahdettir. Bu bir düstur-u fıtrattır.
55. Şehit kendini hayy bilir. Feda ettiği hayatı, sekeratı tatmadığından gayr-i münkatı’ ve baki görüyor.
56. Bazan nur, nar göründüğü gibi şiddet-i belağat da mübalağa görünür.
57. Öyle şerait tahtında olur ki, küçük bir haraket insanı alayi illiyyîne çıkarır. Öyle hal olur ki, küçük bir fiil, insanı esfel-i sâfiline indirir.
58. Kaziye-i mutlaka, bazan külliye; ve kaziye-i vaktiye-i münteşire, bazen daime suretinde görünür.
59. Meratibin vücudu, ezdadın tedahülüyledir.
60. Her şeyin bir nokta-i kemâli ve o noktaya meyli var. Muzaaf meyil ihtiyaç, muzaaf ihtiyaç aşk, muzaaf aşk incizabtır.
61. Beşerde meyl-i teceddüd var. Halef selefi kâmil görse, tezyid eylemese, meylinin tatminini başka tarzda arar, bazan aksü’l-amel yapar.
62. Cumhuru, bürhandan ziyade me’hazdeki kutsiyet imtisale sevkeder.
63. Mantıkça mukarrerdir ki; zihin, melzumdan tebei olarak lâzıma intikal eder ve lâzımın lâzımına tabii olarak etmez. Etse de, ikinci bir teveccüh ve kasd ile eder. Bu ise gayr-i tabiidir. O halde müçtehidinin kitapları vesile gibi, cam gibi kur’anı göstermeli, yoksa vekil, gölge olmamalı.
64. Umur-u mukarreredendir ki, efkar-ı ammenin bir şeye verdiği mükafat, gösterdiği rağbet ve teveccüh ekseriya o şeyin kemaline nispeten değildir, belki ona derece-i ihtiyaç nisbetindedir.
65. Cumhur-u enbiyenın şarkta bi’seti, kader-i ezelinin remzidir ki, şarkın hissiyatına hakim dindir.
66. Her müstair çendan içtihad edebilir, lakin içtihadı o vakit düsturü’l amel olur ki, bir nevi icma veya cumhurun tasdikine iktiran ede.
67. İhtiyaç her işin üstadıdır.
68. Bir şey “mâ vudia leh” inde istihdam edilmezse atalete uğrar, matlub eseri göstermez.
69. Vehham olmamalıyız. Korkmakla din rüşvet verilmez.
70. Havf ve za’f te’siratı hariciyeyi teşci’ eder.
71. Musibet şerr-i mahz olmadığı için, bazan saadette felaket olduğu gibi, felaketten dahi saadet çıkar.
72. Beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak ta istemez.
73. Medeniyetin beş esası: nokta-i istinadı kuvvettir. O ise, şe’ni tecavüzdür. Hedefi menfaattir. O ise şe’ni tezahümdür. Hayatta düsturu cidaldir. O ise şe’ni tena’züdür. Kitleler arasındaki rabıtası, unsuriyet ve menfi milliyettir. O ise şe’ni tesadümdür. Cazibedar hizmeti ise heva ve hevesi teşci’dir. O ise şe’ni insanın mesh-i manevisine sebebtir.
hikmet-i kuraniyenin nokta-i istinadı haktır. Şe’ni ise ittifaktır. Hedefi fazilettir. Şe’ni
tesanüttür. Hayatta düsturu teavündür. Onun şe’ni birbirinin imdadına yetişmektir. Rabıtası dindir, rabıta-i sınıfi ve vatanidir. O ise şe’ni uhuvvettir, incizabtır. Gayesi ruhu maâliyata teşviktir. Şe’ni ise saadet-i dareyndir.
74. Nev’i beşere rahmet olan kur’an, ancak umumun, laakal ekseriyetin saadetini tazammun eden bir medeniyeti kabul eder.
75. Düşmanın düşmanı düşman kaldıkça dosttur; nasıl ki, düşmanın dostu, dost kaldıkça düşmandır.
76. Musibet, cinayetin neticesi, mükafatın mukaddemesidir.
77. “elcezâü min cinsi’l-amel.”
78. Bazan zâlimane intikam-ı şahsî (veya onun yerini tutabilecek başka bir hırs), arzuya fikir suretini giydirir.
79. “enne’zzarûrât tübîhu’l-mahzûrat; kezalike tüsehhilü’l müşkilât.”
80. Keçi, kurttan havfı, ıztırar vaktinde mukavemete inkılab eder,boynuzuyla kurdun karnını deldiği vakidir.(ıztırar)
81. Korkaklıkta darb-ımesel hükmünde olan tavuk, çocukları yanında iken şefkat-i cinsiyesiyle câmusa saldırır. (şefkat)
82. Fıtrî meyelan mukavemetsûzdur. İnbisat eden suyun demiri parçalaması gibi.
83. Hevesat-ı nefsaniye ile erkeklerin karılaşması, karıların hayasızlıkla erkekleşmesine sebeptir.
84. Merak, ilmin hocasıdır.
85. İhtiyaç, medeniyetin üstadıdır.
86. Sıkıntı, sefahatin muallimidir.
87. Acz, muhalefetin menşeidir.
88. Za’f, gururun mâdenidir.
89. Sığar-ı nefs, tekebbürün menbaıdır.
90. Tenasüb, tesanüdün esasıdır.
91. Temasül, tezadın sebebidir.
92. Müsavatsız adalet, adalet değildir.
93. Gayri meşru muhabbetin akıbeti, mükafatı, mahbubun gaddarane adavetidir.
94. İhtiyaç sanata, merak ilme ve sıkıntı vesait-i sefahate hocalık edip talime başlar.
95. Burudet-i mutedilanenin şanı herşeyi geç alıp geç bırakmaktır.
96. Ben zannederim ki, bu milletin perişaniyetine fazla cehaletten ziyade, nur-u kalb ile müterafık olmayan fazla zekavet-i betra tesir etmiştir.
97. Bence en müthiş maraz asabiliktir. Zira her şeyi haddinden geçirmekle, aksü’l-amel yapar.
98. Paslanmış bîhemtâ bir elmas, daima mücella cama müreccahtır.


Tulûattan
99. Nasraniyet ya intifa veya ıltıfa ile terk-i silah edecekter. Zira bir kaç defa yırtıldı, protestanlığa geldi. Protestanlık ta yırtıldı, tevhide yaklaştı; tekrar yırtılmaya hazırlanıyor.
100. Beşer dinsiz olamaz.
101. Müteferrik büyük işlerde, yalnız kusurları görmek cerbezeliktir; aldanır ve aldatır.
102. cerbezenin şe’ni, bir seyyieyi sümbüllendirerek, hasenata galip etmektir.
103. Herkes istediği ve haline münasip gördüğü meyveyi koparır.
104. Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.
105. “huz min külli şeyin ehseneh.”
106. Desatiri hikmet, nevamis-i hükümetle; kavanin-i hak, revabıt-ı kuvvetle imtizaç etmezse cumhur-u avamda müsmir olamaz.
107. Gaye-i hayalden tenasi veya nisyan olmakla, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.
108. İşte mehasin ve şeref hasıl oldukça havasa peşkeş edilir, seyyiat olsa avama taksim edilir.
109. “elkâtilu lâyerisu.” Tarik-i gayr-i meşru ile maksadını takip eden, maksudunun zıdiyle ceza görüyor.
110. İslamiyetin ahkamı iki kısımdır:
A-şeriat ona müessestir. Bu ise hüsn-ü hakiki ve hayr-ı mahzdır.
B-şeriat muaddildir. Yani gayet vahşi vee gaddar bir suretten çıkarıp, ehvenü’ş-şer ve muaddel ve tabiat-ı beşere tatbiki mümkün ve tamamen hüsn-ü hakikiye geçebilmek için zaman ve zeminden alınmış bir surete ifrağ etmiştir. (esirlik ve teadüd-ü zevcat)
111. Heyhat alemin her halinde hayr-ı mahz olmaz.
112. Teşarük, maddiyatta eseri azimleştirir, fevkalade yapar. Maneviyat ve efkarda âdileştirir, belki çirkinleşterer. Teavün düstüru bunun tamamen aksidir, maddiyattta cemaate nispeten pek küçük, fakat yalnız bir şahsa nispeten, bülük eserlere vasıta olur. Maneviyatta ise eseri, harikulade derecesine is’ad eder.
113. Ehakkı aramakla bazan hakkı da kaybeder. Hakta ittifak, ehakta ihtilaf olduğundan bence çok defa hak, ehaktan ehaktır.
114. Tenkidin saiki, ya nefretin teşeffisidir veya şefkatin tatminidir.(dostun veyadüşmanın ayıbını görmek gibi.) Saik-i tenkit, aşk-ı hak ve arzuyu tenzih-i hakikat olmalı. Selef-i salihinin tenkitleri gibi...
115. Sıhhat vefesada muhtemel bir şeyde, kabule temayül ve tercih şefkatten; redde temayül ve tercih -vesvese olmazsa-nefretten geldiğine ayardır.
116. Bir tane sıdk, bir harman yalanı yakar.
117. Maziye, mesaibe kader nazarıyla; ve müstakbele, measiye teklif noktasından bakmak lazımdır.
118. Çaresi bulunan şeyde acze, çaresi bulunmayan şeyde cez’a (sabırsızlık) iltica etmemek elzemdir.
119. Nuraninin timsali hayy-i mürtabittir. Kesifin timsali, meyyiti müteharriktir. Ruh, en münevver bir nurdur


http://www.nurdersi.com/makaleyaz-4-Risalei_Nurdan_Sosyal_Problemlere_Receteler_1_.html
 

Bedîüzzaman ve Risale-i Nur
''Tarihçe-i Hayattan Alıntıdır...'' tarih 03.07.2010, 12:01 (UTC)
 Bedîüzzaman ve Risale-i Nur
Risale-i Nur Nedir ve Nasıl Bir Tefsirdir?


Kur'anın hakikatlarını müsbet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve isbat eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mes'ele olan "Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatları nedir?" gibi suallerin cevabını vâzıh ve kat'î bir şekilde, çekici bir üslûb ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin ediyor.

Yirminci asrın Kur'an Felsefesi olan bu eserler, bir taraftan teknik, fen ve san'at olarak maddiyatı, diğer taraftan iman ve ahlâk olarak maneviyatı câmi' ve havi olacak Türk medeniyetinin, sadece maddiyata dayanan sair medeniyetleri geride bırakacağını da isbat ve ilân etmektedir.

Ecdadımızın bir zamanlar kalblerinde yerleşen iman ve itikad cihetiyle zemin yüzünde yüz mislinden ziyade devletlere, milletlere karşı imanından gelen bir kahramanlıkla mukabele etmesi, İslâmiyet ve kemalât-ı maneviyenin bayrağını Asya, Afrika ve yarı Avrupa'da gezdirmesi ve "Ölsem şehidim, öldürsem gaziyim." deyip ölümü gülerek karşılayarak müteselsil düşman hâdisata karşı dayanması gibi, milletçe medar-ı iftihar âlî seciyemizin bugün biz gençlerde inkişafı, vatan ve millet menfaatı bakımından ve istikbalimizin selâmeti noktasından ne derece elzem olduğu malûmdur. Mutlaka her hareket ve hizmette maddî bir ücret ve şahsî menfaatler mülahaza etmek, Türk'ün millî tarihinin şeref ve haysiyeti ile kabil-i te'lif olamaz. Bizler, ancak rıza-yı İlahî için çalışıyoruz. Bizzât hizmetinde bulunmakla aldığımız telezzüz; kardeş ve vatandaşlarımıza, İslâmiyete ve insaniyete yardımda bulunabilmek mazhariyetinden gelen ebedî hayatımıza ait sürur ve ümid, bizim bu babda aldığımız ve alacağımız yegâne hakikî mukabele ve ücrettir.


Risale-i Nur, nasıl bir tefsirdir?


Tefsir iki kısımdır.

Birisi: Malûm tefsirlerdir ki, Kur'anın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin manalarını beyan ve izah ve isbat ederler.
İkinci kısım tefsir ise: Kur'anın imanî olan hakikatlarını kuvvetli hüccetlerle beyan ve isbat ve izah etmektir. Bu kısmın çok ehemmiyeti var. Zahir malûm tefsirler, bu kısmı bazan mücmel bir tarzda dercediyorlar; fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid feylesofları da susturan bir manevî tefsirdir.

Risale-i Nur sübjektif nazariye ve mütalaalardan uzak bir şekilde, her asırda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitabımız olan Kur'anın hakikatlarını rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arzedilen bir külliyattır.

Risale-i Nur!.. Kur'an âyetlerinin nurlu bir tefsiri... Baştan başa iman ve tevhid hakikatlarıyla müberhen... Her sınıf halkın anlayışına göre hazırlanmış... Müsbet ilimlerle mücehhez... Vesveseli şübhecileri ikna ediyor... En avamdan en havassa kadar herkese hitab edip, en muannid feylesofları dahi teslime mecbur ediyor...

Risale-i Nur!.. Nurlu bir külliyat... Yüzotuz eser... Büyüklü küçüklü risaleler halinde... Asrın ihtiyaçlarına tam cevab verir... Aklı ve kalbi tatmin eder... Kur'an-ı Kerim'in yirminci asırdaki -lafzî değil- manevî tefsiri...

İsbat ediyor!.. Akla gelen bütün istifhamları... Zerreden Güneş'e kadar iman mertebelerini... Vahdaniyet-i İlahiyeyi... Nübüvvetin hakikatını...

İsbat ediyor!.. Arz ve Semavat'ın tabakatından, melaike ve ruh bahsinden, zamanın hakikatından, haşir ve âhiretin vukuundan, Cennet ve Cehennem'in varlığından, ölümün mahiyet-i asliyesinden ebedî saadet ve şekavetin menbaına kadar... Akla gelen ve gelmeyen bütün imanî mes'eleleri en kat'î delillerle aklen, mantıken, ilmen isbat ediyor... Pozitif ilimlerin müşevviki... Riyazî mes'elelerden daha kat'î delillerle aklı ve kalbi ikna' edip, merakları izale eden bir şaheser...


* * *

Tarihçe-i Hayatdan

http://www.nurdersi.com/makaleyaz-18-Risalei_Nur_Nedir_ve_Nasil_Bir_Tefsirdir.html
 

<-Geri

 1 

Devam->

 
0
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
0
Sorularla İslamiyet 0
Bedizzaman Said Nursi 0
Sorularla Risale 0
Seyrangah Tv Haber Grubu 0
Hanımlar Haber Grubu 0
0
Tavsiye Siteler
Risale Haber
Nur Penceresi
 
Seyrangah TV
 
Körfez Video
 
Ortak Hatim
 
 
Bugün 66 ziyaretçi (128 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol